Sitene Ekle
   
  GİTTİĞİN YERİN ÖNEMİ YOKDUR DÖNMESİNİ BİLMİYORSAN
  Dpudak-Ağrı faaliyeti
 

Ağrı Dağı Tırmanışı Hikayesi

Kafamız karışık.Çok uzun bir yol ve sonunda yüksek,soğuk ve büyük bir kütlenin içinde kamp yükü ile yol almak gibi acımasız bir durum.Günlerce süren hazırlıklar,devamlı olarak yapılan son toplantılar ve hava durumu değerlendirmeleri artık geride kaldı.Hüseyin ve Ali’nin kalabalık olan evinde çantalara son rötuşları yaparken aklımızdan devamlı olarak “ne eksik olabilir” sorusu geçiyor.Bu vaziyetten de kurtulduktan sonra ağır olan çantalarımızı yükleniyoruz ve Ağrı faaliyetimizi başlatmak için kapıdan dışarı ilk adımlarımızı atıyoruz.Planımız İstanbul’dan gelecek olan ve beraber tırmanacak olduğumuz dostlarımız Şevki ve Maksud ile buluşmak için Arifiyeye gitmek.Orada da çantalarımızı aracımıza yükleyip Doğubeyazıt’a hareket edeceğiz.

21 ŞUBAT 2007

Kütahya tren garında saat 01.00’de gelmesi beklenen trenimizi beklerken yarım saat rötar haberini aldık.Hemen yola çıkmayı istiyoruz ki uzun yol hemen bitsin.Bu arada tren garına yığınlar halinde bizi uğurlamak için DPUDAK üyelerinin gelmesiyle tırmanış ekibinin motivasyonu tavan yaptı.Gerçekten çok güzel bir manzara yenisi-eskisi herkes beraber harika bir uğurlama oldu bizler için.”Tren geliyor” anonsuyla yoğun bir sarılma ve öpüşme trafiği yaşandı ve sonunda trenimize yolcuların garipser bakışları altında binerek çantalarımızı yerleştirdik.Çantalarını yerleştiren tırmanış tayfamız dışarıda bekleyen kalabalık destek ekibimize el sallamaya yöneldi ve akabinde bu süper uğurlamanın yorumları eşliğinde 4 saat sürecek olan tren yolculuğuna başladı.Uyku olayımızın etkisiyle yolculuk Arifiye’de 05.45 ‘ te son buldu ve istasyona yakın bir yerde aracımızı beklemeye başladık.06.15’te 7 kişilik tırmanış ekibimizi Doğubeyazıt’a taşıyacak olan aracımız geldi.Şevkiyle Maksud aracın üzerine kulüp logomuzu,isimlerimizi ve kan gruplarımızı güzelce işlemişler ve aracı tırmanışa hazır hale getirmişlerdi.Bagajların yüklenmesi ve yolculuğa hazır hale gelmemiz saat 07.00 yi buldu.Spor tırmanıcı İsmail ve Mışmış Ali arkada onlar için dizayn edilmiş özel bölüme yolculuklarını yapmak için yerleştiler ve sonunda tam anlamıyla yola çıktık.Müzikli,eğlenceli güzel bir yolculuğa ilk darbe trafik polislerinden geldi ve emniyet kemeri konusuna olan yaklaşımımızı daha hassas kılmak için hemen bir ceza kilitlediler ki bu bizim eğlenceli yolculuk olayımızı hiçte etkilemedi.Yol boyunca gördüğümüz her dere kenarı ve çimenlik alanda İstanbul’dan bizler için hazırlanan yollukları yemek için durduk ki buda yolculuğun uzun sürmesinde etkili oldu.Suşehrinde gece yolculuğuna karşı olduğumuz için 7 kişi 100 ytlden sabah kahvaltısı veren bir otelle anlaşıp sabah 09.00’da yola çıkmak üzere uykularımıza daldık.

22 ŞUBAT 2007

Büyük organizasyonlarda her şey planlandığı gibi olmayabiliyor.08.30 ‘da kalkıp 11.00’de yola çıkmamızda buna en güzel örnek.Erzincan’a girmeden orada şelalesiyle meşhur olan Girvelek diye güzel bir kasabayı gezdik ve tekrar yola koyulduk.Saat 19.00 civarında Doğubeyazıt’ta İsmail’in öğretmen olan akrabası Sezer tarafından davullu zurnalı karşılandık ve bizim için hazırlanmış yemekleri tüketmek üzere evine çıktık.Sezer tarafından bölge okullarının ve öğrencilerinin durumları açısından bilgilendirildik ve orada İsmail’i bırakarak otel aramaya koyulduk.Aslında planımızda ilk gün Sezerin evinde kalmak vardı ama 7 kişinin bir evde kalmasının ve malzemeler için son kontrolleri orada yapmamızın zor olacağı kanısına vardık.İlk olarak dağcıların sık olarak kullandığı İsfahan Otele gittik.Buradaki görevli arkadaş bize odaları gösterdi fakat kaloriferin sadece gündüz yandığı söyledi.Bizde bunun üzerine Tahran Oteli’ne yöneldik.Güzel,yeterli,sıcak ve samimi.Ayrıyetten ucuzda.Bizimle gerçekten çok iyi ilgilenen Habib ile geceliği 6 kişi 50 ytlden anlaştık ve Doğubayazıtta ilk konaklamamızı yaptık.

23 ŞUBAT 2007

Bugünü Doğubeyazıt ile İshakpaşa sarayını gezmek,son eksiklerimizi tamamlamak ve Jandarmadan alınacak izinleri halletmek için ayırmıştık.İlk olarak Jandarmaya gittik fakat dağcıların işleriyle ilgilenen görevli astsubayın öğleden sonra geleceğini öğrendik ve bizde bunun üzerinde İshakpaşa sarayına çıktık.10.000 kitabın ve som altından yapılmış kapının Ruslar tarafından götürüldüğü bu sarayda çok önemli tespitlerde ve değerlendirmelerde bulunduktan sonra Jandarmadan tebliği almak için ilçeye geri döndük.Jandarma astsubayının sıcak ve samimi muhabbetiyle çaylarımızı içtikten sonra tebliğimizi ertesi gün Eli köyü yolu üzerinde bulunan Jandarma Komando bölüğüne göstermek üzere aldık ve kendimizi Doğubeyazıt’ın lezzetli lokantalarından birine attık.Burada dağ kebabı ve beklentilerimiz üzerinde gelen hesap ile karnımızı doyurduktan sonra ucuz yollu dağcılık malzemeleri satan Paraşüt Spor’a gittik.Tırmanışta işimize yarayacağını düşündüğümüz kaz tüyü eldiven ve çorap için 7 kişi çok ciddi şekilde pazarlık işine girdik.Yaklaşık bir saat süren bu mücadeleden elimizde cicilerimizle memnun bir şekilde ayrıldık ve çantalarımızın ayarlanması için otelimize döndük.Otelde lobinin boş olmasından faydalanarak bütün malzemeleri döktük buraya ve adil olan bir bölüşmeye başladık.Bu arada lobiye giren ve eczacı olduğunu iddia eden bir abinin “Bu hangi üniversiteymiş ulan kulüplerine cip alıyor?” sorusuna gerekli ve edepli bir şekilde cevabını verdikten sonra ertesi gün tırmanışa hazır hale gelip dinlenebilmek için 09.30 da odalarımıza çekildik.

24 ŞUBAT 2007

Sabah 05.00’te kalktık ve biz arabadan indikten sonra arabayı güvenli bir yere götürüp tırmanış sonrasında ise bizi alacak olan İdris Hoca ve Sezeri evlerinden aldık ve gerekli izinler için Jandarma Komando Bölüğü’ne uğradık.İzin işleride bittikten sonra Eli köyüne yola koyulduk.Köylerden geçerken arabanın üzerine saldıran korkusuz köpekleri atlatarak saat 07.30 ‘da Eli köyüne vardık.Burada çantalarımızı yüklendik İdris Hoca ve Sezer ile vedalaştık ve saat 08.00’de 3200 kampına varmak amacıyla yürüyüşümüze başladık.Yürüyüşe başladığımızda hava soğuk ve bulutluydu.İnternet ortamında yaptığımız hava durumu araştırmalarımızda bugünü yağışlı gösteriyordu.2 saat 45 dakikalık bir tırmanıştan sonra 2500’de uygun bir kamp yerinde mola verdik.Havanın soğuk olması ve bulutların yağış bırakma ihtimalini de göz önünde bulundurarak burada kamp atmanın faydalı olacağı kararını verdik ve 3 tane space k2 çadırdan oluşan kampımızı kurduk.Çadırları attıktan sonra başlayan tipi ve fırtına ise verdiğimiz kararın ne derece doğru olduğunu ortaya koydu.2500 de atmış olduğumuz kamp bizim hem yüksekliğe uyum sağlamamız hem de fazla hırpalanmamamız açısından çok faydalı oldu.Kendimizi bu kampta karbonhidrat ve sıvı açısından güzelce besledik ve saat 20.00 de uykuya çekildik.

25 ŞUBAT 2007

Saat 06.30 ‘da mükemmel bir havada uyandık ve aheste aheste kahvaltımızı ettik.Hava açık,rüzgarsız kısacası mükemmeldi.Zirve gözüküyordu ve sadece 4000nin üzerinde rüzgarın olduğu süpürülen kardan anlaşılıyordu.Bütün gece çadırlarımızın üzerine yağan kar ise fırtınayla beraber yok olmuştu.Kamp yerimizi toparlayıp yürüyüşe başlamamız 11.00i buldu.Yürüyüş esnasında Gpsmizde kamp yerlerinin koordinatlarının girilmiş olması gerçekten çok büyük avantajdı.Daha önce bu dağa gelmiştim ama bütün vadileri ve kamp yerlerinin yerini unutmuş gibiydim.İş gpse değilde bana kalsaydı sıkıntı çekebilirdik.Vadinin içerisinden 3200 kampına yükselirken 2700 civarında kim olduğunu bilmediğimiz bir grup katırlarla belirdi ve eşyalarını sırtlandılar.Baya kalabalık bir grup olması bizi bunlar kimler olabilir diye düşündürdü ki kim olduklarını saat 13.30 da anladık.Nasuh Mahruki ve Tunç Fındık önderliğinde;bünyesinde daha önce Everest yapmış 3 Çinli dağcının da bulunduğu dağcılar ve taşıyıcılarla beraber 20 kişiyi bulan bir gruptu bu.Grupla karşılaştığımız yerde bir süre konuştuktan sonra aşağıdan bakıldığında görülecek olan ve 3200 kamp yerine çıkan yol ile vadinin kesiştiği noktadan yükselmeye başladık.Ben adımımı attığımda ince bir gürültüyle çöken vadideki karın psikolojilerimiz üzerindeki tahribatını kısa sürede atlattıktan sonra saat 15.00’te 3350 metre irtifadaki kamp yerimize ulaştık.Kamp yerinde kar 70-80 cm civarındaydı fakat yapı olarak kar duvarı örmeye müsait olmadığından çadırımızı karı kaldırıp zemine kurduk ve fırtına ihtimaline karşın kar eteklerini açtık.Çadırlara çekildikten sonra artık çok iyi sıvı almamız ve beslenmemiz gerekiyordu.Çünkü önümüzde uzun ve yorucu bir yürüyüşle alacağımız yüksek irtifa vardı.Salata soslarıyla renklendirmeye çalıştığımız makarnalara yumulduk ve bol miktarda suyumuzu içip dinlenmeye çekildik.Kütahya’dan Egemen Abi ve Cicu düzenli olarak hava raporlarını bize aktarıyordu.Zirve için planladığımız gün açık gösteriyor fakat ertesi gün hava bozuyordu.Diğer tırmanacak olan ekipte bu duruma göre aklimatizasyon programını kısaltmayı uygun gördüklerini söylediler.Bu değerlendirmelerimizi yaptıktan sonra ertesi gün beraber 4200 kampına hareket etmek için sözleştik ve uykuya çekildik.

26 ŞUBAT 2007

Sabah şehriye çorbasından ve kavurmadan oluşan kahvaltımızı yaptıktan sonra çadırlarımızı toparlamak için dışarıya çıktık.Kamp yerindeki televizyon muhabirleri bizimle röportaj yaptıklarında bizim tayfa dışındaki insanların neden orada olduklarını öğrenmiş olduk.Artık bizde dolaylı yoldan “küresel ısınma” tehdidine tepki çekmek için tırmanışımıza devam edecektik.Tırmanışımıza bir anlam yüklenmişti.Saat 10.30’da her şeyimizle hazır hale gelip Çinli dağcılarında eskortuyla 4200’e varmak üzere yürüyüşümüze başladık.Hava açık ve dondurucu rüzgarlı.4000 metre dolaylarındayken yükseklik ve yorgunluk hepimiz üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor.Ali ve Şevki biraz daha yorgunlar ve mideleri bulanıyor.Saat 15.40’ta 4200deki kamp yerine vardık.Fırtına ve soğuk tam bir cehenneme çevirmiş orayı.Yerde kar yok çünkü süpürülmüş.Hemen çadırları kurma çabalarına giriştik.Zeminin yatmak için uygun olması umurumuzda bile değil yeter ki çadırı atalım ve içine girelim.Ben ve Metin bu fırtına altında ilk olarak çadırın zeminini sabitleyip ondan sonra polleri dikmenin faydalı olacağını düşündük,uyguladık ve sorun yaşamadık.Şevki,Ali ve Hüseyin 3 kişi olmanın avantajını kullanarak geleneksel yöntemlerle çadırlarını kurdular.İsmail ve Maksudun ise çadırının kurulması ise ortak bir çaba gerektirdi.Soğuk öyle etkiliydi ki çadır iskelet halindeyken İsmail kendisini ve çantasını çadırın içine atmak zorunda kaldı.Çadırlarımızı gerdirmeler ve kar eteklerinin üzerine koyulan büyük taşlar yardımıyla olumsuz 4200 kış koşullarına hazır hale getirdikten sonra sıcak sıvı almak ve karbonhidrat takviyesi yapmak için çalışmalara başladık.Hepimizin parmaklarında çadır kurma çabasındayken oluşmuş beyazlaşmalar ve hissizleşmeler var.Üşüyen uzuvların açılması gerçekten can acıtıyor.Bu şartlar altında tırmanmanın mantığı üzerine çeşitli düşüncelerim var fakat ekiple paylaşmıyorum.Devamlı su yaptık,bir şeylerle ilgilendik ki hemen yatışa geçseydik yüksek irtifa etkilerini bünyemizde daha çok yaşayabilirdik.Diğer ekiple tırmanmak için 04.00’te kalkmak üzere sözleştik ve çeşitli malzeme ayarlamaları yapıldı.Bu arada bizim ekipte Ali’de yoğun bir mide bulantısı; Şevki’de ise sonradan anlattığına göre bazı seraplar var.Ekip olarak Doğubeyazıt’tan aldığımız kaz tüyü çoraplara methiyeler düzüyoruz.Üzerimizdeki kaz tüyü anoraklar olmasa zaten bu tırmanış “yalan” olurdu.İsmail ve Maksudun çadırı onların destek ekibi olarak bu tırmanışa katılmaları yüzünden biz tırmanırken yatışta olacaktı ve bende yer yer kendilerine çok özeniyordum.Kahve,tang,çikolata ile vücutlarımızı doldurduktan sonra sıcacık uyku tulumlarımıza çekildik.

27 ŞUBAT 2007

03.00 te kalktık.Metinle birbirimize garip sayılabilecek bakışlar atıyoruz.Dışarısı çok rüzgarlı ve kamp yerinde hiç ses yok.Soğuk ve yıpratıcı rüzgar herkesi derinden sarsıyor.Biraz bekledikten sonra dışarıdan Nasuh “Ne alemdesiniz çocuklar?” diye sordu ve bizde hazır olduğumuzu söyledik.Havanın biraz daha ısınmasını ve rüzgarın dinmesini beklememizin iyi olacağını önerdi ve bizde durumlar net bir şekilde ortada olduğu için hak verdik.Hüseyin’de kahvaltısını edip soğuğun ve belirsizliğin yüzünde yarattığı gülümsemeyle karışmış ifadesiyle bizim çadıra damladı.Ali ve Şevki rahatsızlıkları yüzünden gelemeyeceklermiş.Üzüldük.Tırmanışa bizden 3 kişi başlayacaktık.Beklemelerimiz neticesinde 07.00’de güneşinde çıkmasıyla tırmanışa başlama kararı verildi.Şiddetli rüzgar ve soğuk(GPS ile çadır dışında -38) altında yükselmeye başladık.Rahatsızdım çünkü ayak parmaklarımı ısıtamıyordum ve diğer ekipten 2 kişide önümden bu sebeple dönünce benim aklımda “dönmek” konusu iyice belirmeye başladı.Ayağımda termal çorap ve üzerinde ise yün çorap vardı.Ayağımdaki kan dolaşımının artmasını sağlamak için fazla düşünmeden o soğuk altında termal çoraplarımı çıkartıp yünleri direk tenimin üzerine giydim ve tek kat çorap ile devam etme kararı aldım.Bir saat bu şekilde ara ara ayaklarımı sallayarak yaptığım tırmanış sonrasında sağ orta ayak parmağım hariç hepsinin ısınmasını sağladım.Bulunduğumuz yüksekliğin etkileri ve soğuk herkesin beraber tırmanmasını olanaksız kılıyordu.Benim yüz metre kadar ilerimde Nasuh Mahruki,Hüseyin,Yılmaz Sevgül ve Ercan(isimler ve sıralar karışmış olabilir) tırmanıyordu.Arkamda ise Metin Çinli dağcılarla beraber geliyordu.Her yarım saatte veya 45 dakikada bir yarım bardak sıcak su içmeye dikkat ediyordum.Bu sıralamayla 4800 metreye yükseldik ve rüzgar almayan uygun bir yerde dinlenmek için bir mola verdim.Hızlı yükselmek nefes alışverişimde olumsuz etkiler yaratıyordu.Bu molada Metin yanıma geldi Çinli dağcılar ise bizi geçtiler.20 dakikalık molanın ardından düzenli adımlar ile yükselmeye devam ettik ve buzula girmeden önceki son korunaklı olan bölgede krampon ve kemer molası verdik.Çantamda bir ip vardı ve cam buz üzerinde hattın kurulacağı tehlikeli yan geçiş içeren bölgeye götürmem gerekiyordu.Biz hazırlıklarımızı yaparken yukarıdan Ercan üşümüş bir şekilde geldi.Hüseyin,Nasuh Mahruki ve Yılmaz Sevgül’ün sabit hattı kurduklarını ve iplerinin yeterli olduğunu söyledi.Buzulun girişi ve platoda denge bozabilecek sertlikte bir rüzgar vardı.Metin ile en arkadan sabit hatta doğru yükselmeye başladık.5 dakika sonra arkama baktığımda ufak çaplı bir şoka girdim.Metin arkamda yok ve hiçbir yerde gözükmüyor.Aklımdan on saniyede her şey geçti ki ufukta Metin’i gördüm kazmasını sallıyordu bana gözükebilmek için.Bu kadar az kaldığı halde neden bu kadar seri bir şekilde geri döndüğüne anlam veremedim ve hatta girip çok dikkatli bir şekilde platoya çıktım.Platoda buzun üzerinde zerre kar yoktu ve ince buzul çatlakları net olarak gözlemlenebiliyordu.Platodan zirveye yükselen patikanın başlangıcında Hüseyin zirveye çıkmak için beni beklemiş ve üşümemek için dolanıyordu.Onun yanına vardım ve beraberce 20 dakikalık bir yürüyüşle saat 13.30da zirveye ulaştık.Mutluluğumu orada yaşayamayacağımı anladım.Rüzgar 80 kglık bir insanı bile alıp İran düzlüklerine atacak kudrette esiyordu.Bu şartlar altında tırmanışa “küresel ısınmanın olumsuz etkilerine” tepki çekmek amaçlı katılan Çinli dağcılar,Akut ekibi ve (şans eseri) DPUDAK’lılar zirvede kısa sürede fotoğraf çekip hemen platoya döndük ve birbirimize olan tebriklerimizi burada sunduk.Zirvede 4 tane Everest tırmanışı yapmış insanla(3 Çinli+Nasuh) beraber olmak çok hoşuma gitti.Tebrikler esnasında Nasuh’un Hüseyin ve bana “İyi iş yaptınız çocuklar” demesi ise kaliteli bir iş yaptığımızın göstergesiydi sanki.Platoda kısa bir süre dinlenildikten sonra hemen inişe geçildi.Önden biz arkadan diğerleri.Mutlu ve yorgunduk.Aşağıdaki arkadaşlarımıza kavuşmak ve onlara anlatmak istiyorduk her şeyi.Saat 15.30’da kamp yerinde Maksud,Şevki ve Ali tarafından karşılandık.Onlarla birbirimize sarıldıktan sonra çadırlara çekildiğimizde Metin’in neden döndüğünü anlamış olduk ve hak verdik.Gereksiz hırs göstermeyerek doğru karar verdiği ucu morarmış ve şişmiş olan burnundan belli oluyordu.Biraz sohbetten sonra yattık.

28 ŞUBAT 2007

06.30’da kalkıp kahvaltımızı ettik ve toparlandık.Soğuk şartlar altında çadırda toparlanmanın keyifsizliği,önümüzde dizlere tonlarca yük bindirecek olan uzun bir yürüyüş etabının olması yüzünden canımız sıkkın fakat ekip olarak içimizden birilerinin zirveye ulaşmasından memnun bir şekilde aracımız ile buluşacağımız Eli köyüne doğru saat 09.00’da yürüyüşe başladık.Bazı yerlerde batak kara saplanıp çıkamamamız;Metin ve çantası arasındaki uzun süren mücadele sonucu havada uçuşan naçiz hane küfürler,aramızdaki muhabbet inişi eğlenceli hale getirdi ve 15.00’te Eli köyüne vardık.15.30’da İdris Hoca ve Sezer geldi.Sarılmalar ve tebrikler.Herkes içme suyu özlemi içerisinde olduğu için hemen aracı yükledik ve dönüşümüzü haber vermek için Jandarma Komando Bölüğü’ne daha sonrada ilçe jandarmaya gittik.İlçe jandarmada sıcak çaylarımızı yudumlayıp biraz sohbetten sonra tırmanış boyunca hayallerini kurduğumuz yemeklerimizi yedik.Buradan Sezer Hocamızın evinde İdris Hoca ve Faruk Hoca’nın katılımıyla ufak çaplı bir panel düzenledik ve tırmanışın kutlamasını yaptık.Yorgun olduğumuz için hemen yataklara çekilmek istiyorduk.Ertesi gün bize destek veren hocalarımızın nazik daveti üzerine Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda buluşmak üzere Sezer’in evinden ayrıldık.

1 MART 2007

Planlara göre sabahtan kalkıp aracı önümüzdeki uzun yola hazır hale getirecek,güzel bir kahvaltı edecek ve okula gidecektik.Bunların hepsini yaptıktan sonra biraz pasajlarda gezindik ve okula gitmemiz öğleden sonrayı buldu.Doğubeyazıt Yatılı Bölge İlköğretim Okulu’nda bizi tırmanış süresince destekleyen hocalarımız karşıladılar.Arabadan indiğimizde etrafımız hemen çocuklarla sarıldı.Çevre köylerden bu okula kayıt yaptırmış başarılı çocuklar bu okulda okuyanlar.Okulu güzel buldum ben.Çocukların maddi durumlarının kötü olması önlüklere ve ayakkabılara biraz yansımış ama.Öğretmenler odasında biraz muhabbetten sonra 2 gruba bölündük ve hocalarla beraber derslerin işlendiği sınıflara girdik.Cin gibi çocukların zor sorularını yanıtlamaya ve dağcılık sporunu elimizden geldiği kadar anlatmaya çalıştık.Faydalı olduğunu düşündüğümüz bu ziyaretimizden sonra öğrencilerle ve hocalarımızla vedalaşıp çooook uzun sürecek bir yol hikayesine başladık.

2 MART 2007

Paralarımız suyu çektiği için gece konaklama arabada yapıldı.Amasya’da yol üzerinden gördüğümüz mağaralara bir keşif ve tırmanış seyahati düzenledik ve burada çok güldük.Karnımız acıktığında lokantaya para vermek yerine aldık sucuklarımızı güzel bir dere kenarında onları hüplettik ve yola koyulduk.Kastamonu’dan geçerken Dipsiz Göl tabelasını görmemiz ve 10 km içeriye doğru sapmamız yolumuzu 2 saat kadar uzattı.Mükemmel bir orman içerisinde buz tutmuş bir göl.Burada tırmanış başından beri hazır olan kırmızı şarabımızı yudumlayarak manzaranın tadını çıkardık ve buzun üzerinde gezinerek buzun kalınlığıyla ilgili çalışmalarda bulundukJ.Bu keyifli olayımıza da yol yüzünden nokta koymak zorunda kaldık.Yolda hepimiz Kütahya’ya gitmekten vazgeçtik ve aile evlerimizin olduğu İstanbul’a yöneldik.3 Mart sabaha karşı 02.45 itibariyle bu süper eğlenceli,soğuk,ciddi faaliyetimizi bitirmenin ve ailelerimizi görmenin huzuruyla yataklarımıza çekildik.

Kullanılan Malzemeler

-3 adet Space K2

- MSR Whisperlite

- 2 adet Primus Omnifuel

- 7 adet alt-üst dış katman

- 7 adet kaz tüyü anorak

- 5 adet profesyonel kemer

- 60 metre yarım ip

- 4 adet buz burgusu

- 7 adet kazma

- Adam başı 3 kat eldiven(bandocu,windstopper polar,dış katman)

- 7 adet uyku tulumu(carinthia,warmth,alpinist)

- 7 çift baton

- Gps

- 14 adet karabina

Katılımcılar

-Berk OKAY

-Hüseyin KANDIR

-Metin GÜLTEKİN

-Ali DEMİRCAN

-İsmail SATILMIŞ

-Şevki KANDIR

-Maksud KANDIR

DİPNOT:Tırmanış süresince bizden desteğini esirgemeyen bütün Dumlupınar Üniversitesi Dağcılık Kulübü sporcularına teşekkürler.

BERK OKAY


 
  Bugün 1 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol